Ben bazen sıkıldıkça (ki çok sık sıkılırım) yabancı gazetelerdeki okuyucu mektuplarını okurum. Yerli okuyucu mektuplarını ise olağanüstü sıkıcı bulurum. Çünkü ya Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu atamaları üzerine görüş bildiriyorlar (bu konu beni histeri krizine sokabilir) ya da erken boşalma sorunlarını anlatıyorlar.
Dışarıda ise bildiğimiz anlamıyla medeniyetin sonu çoktan geldiğinden okuyucular çok tuhaf konularda görüş bildirebiliyorlar…
Örneğin; şu mektuba bir bakar mısınız:
Adam iş seyahatindeymiş. Yabancı şehirde otele yerleşmiş ve bavullarını açtıktan hemen sonra bir masör çağırmış. Masör kadın bir saat sonra gelmiş ve odaya girer girmez soyunup yatağa yatmış. Adam bunu görünce müthiş bir bunalıma girmiş ve banyoya kaçıp düşünmeye başlamış. Bir süre düşündükten sonra banyodan çıkıp kadına ‘Galiba bir yanlış anlama olmuş. Ben gerçekten de masaj istediydim’ demiş ve kadına 300 dolarını verip onu yollamış
Ben bunu okur okumaz büyük öfkeyle o mektubu yazan eşekoğlu eşeğe, hayasız herife söverek yan odada oturmakta olan Rana’nın yanına koştum. Tavrımı net koyacağım ama önce teorik temeli anlattım.
Bu dünyada otel odaları her makul insana evlilik dışı seksi çağrıştırır. Hatta otel odaları üzerine bir popüler kültür makalesi yazılacaksa bunun aynı zamanda evlilik dışı seksin de tarihi olmaması imkansızdır diye başladım lafıma. O sırada Rana bana ‘Yine ne saçmalıyor bu deli’ bakışıyla bakıyordu.
Sonra adamın mektubunu anlattım ve ‘Rana ne olur söyle bana, bu dünyada hangi erkek yabancı bir şehirde otel odasına yerleşir yerleşmez fahişe düşünmeden önce masör düşünmeye başlar. Böyle bir şey olabilir mi, makul mu bu?’ dedim.
Rana meseleme ısınmıştı galiba. Çünkü ‘Belki de adam gerçekten masaj istemiş olabilir’ dedi. ‘Fahişeden sonra çağırsın masörü, o zaman doğrusu, geleneksel olanı budur. Hatta daha iyi çözümü de var’ dedim biraz heyecandan yükselmiş sesimle: ‘Bu dünya aynı zamanda masaj yapan fahişelerle dolu’ diye vurgumu yaptım. ‘Onlar son derece uygun fiyata iki hizmeti aynı anda veriyorlar.’
Karı-koca arasında son derece güzel ve anlamlı geçmekte olan konuşmamızda örneğimi biraz daha somutlaştırmak için ‘Hatta New York’ta fem-dom massage veren birkaç kadın bile var. Üstelik bir kısmı da Çinli. Onlar insana masaj yaparken kötü bile davranabiliyor, mazoşistin rahatlaması diye bir oksimoronu fiilen gerçekleştiriyor’ diye devam ettim.
Bu örneğimden sonra Rana ‘Peki ama adam belki de eşcinseldir’ deyince benim tepem iyice attı. Zaten kızgınım mektubu yazan o….. çocuğuna, aşağılık herif karşıma çıksa şurada bir kafa atacağım, ağzını burnunu dağıtacağım puştun.
Neyse; Rana’nın adamı aklama yolundaki bu son kozuna da karşılık ‘Ne yani’ dedim yine biraz sesimi yükselterek; ‘Bu dünyada masaj hizmeti verecek adam eksikliği mi var. Yani eşcinseller kendilerine masaj yapacak adam mı bulamıyorlar ki…’
Benim argümanım bitmişti. Rana buna verecek bir cevap bulamadı ve açıkça ifade etmese de benim temelde haklı olduğumu kabul etmişti büyük ihtimalle.
Rana ile birlikte evlilik dışı seks sorunsalı hakkındaki sohbetimizi böyle bitirdikten sonra ben başka okuyucu mektuplarından da bahsettim.
Örneğin; bir kadın yıllarca evli kaldığı kocasının bir gün aniden (hayır eşcinsel olduğunu öğrenmiş demeyeceğim tabii ki. Çünkü o o kadar rutin ve retro bir şey ki; insan öyle bir şeyi yeni diye anlatmaya utanır) seks operasyonu geçirip kadın olduğunu görmüş.
Ve ayrılmışlar. Kadın mektubunda aniden kadın olan kocasından neden ayrılmak zorunda kaldığını sorgulayıp fikir istiyordu.
Rana ile ben ‘Bu mektuba eğer biz cevap verseydik kadına lezbiyen olmayı denemesini söylerdik’ diyerek anlaştık.
O gün bizim evliliğimiz açısından tarihi bir gündü. Bir gün içerisinde iki ayrı konu üzerine anlaşabilmemiz olacak iş değildi bana göre ama mucize olmuştu işte. Evlilik dışı seksin normali ne, makulü ne, bu konuda anlaştıktan sonra lezbiyenlik tercihinin bir evliliği kurtarabileceği üzerinde de anlaşmıştık.
Rana ile 24 saat içinde iki ayrı konu üzerinde anlaşmayalı 15 yıl filan geçmişti. Bu yüzden sohbetimizin sonunda aşırı duygusallıktan gözlerim nemlendi.